İşte Anadolu İrfanı

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Bu hafta Köyceğiz pazarında, sıra biber almaya gelmişti. Şöyle bir dolaştım, fiyat ortalama 40 lira. Bir kaç pazar gezmiş, seçilip sona kalmışlardan 35 liraya da var, fakat alınabilecek biber 40 liradan aşağı değil. Daha yüksek fiyat koyanlar bile var.

Tezgahların bulunduğu bölümden geçip daha çok köylülerin, üreticilerin satış yaptığı sokağa doğru iniyorum. Sonlara doğru geldiğimde yaşlıca bir nine; önünde yere serilmiş boş bir çuval, üstüne dökülmüş biberler ve yarıya kadar dolu başka bir çuval gözüme ilişti. Pazarın en güzel biberi, al beni diye yüze gülümseyen tazelikte.

Üstünde de el kadar bir karton parçasına acemice yazılmış “20” rakamı. Ninenin çuvalını yeni açtığı anlaşılıyor, henüz alan, belki fiyatı da gören yok. “Nene biber kaça?” diyorum. Parmağını uzatıp kartonu gösteriyor.

İşte Anadolu İrfanı

Kartonu gösteren parmağı, beni öteki parmaklara, o parmaklar da eline götürüyor. Yeni kınalanmış, güneş yanığı, odunsu parmaklarını ve elini, anamın eline benzetiyorum. Gözlerim, kat kat yaşmağı içinde kaybolup gitmiş yüzüne kayıyor. Feri kaçmış gözleri, yorgun ve onlarca yıl öteden bakıyor. Alnında sıkıca bağladığı beyaz bir çeki, üstünde de allı güllü kocaman bir şamı. Mutlaka saçları da kınalı olmalı, ama bir teli bile gözükmüyor. Alnındaki çekiye küçük bir firketeyle tutturulmuş gümüş mü teneke mi olduğu pek anlaşılamayan kulplu bir takı, bir gök boncuk ve tesbih imamesini andıran ağaçtan yapılmış bir süs.

Ayağında paçaları topuklarda lastikli şalvarımsı bir top don, dizinden aşağılara kadar inen morlu göklü çiçekleri olan bir entari, olanca sıcağa rağmen üstünde cekete, yeleğe de benzeyen dokuma bir aba. Ayağında çimen yeşili, bir kaç yerinden kızgın demirle yamanmış bir lastik pabuç. Çorapsız ayağının gözüken kısımlarında yer yer bir yarıklar kabuk bağlamış nasırlar gözüküyor.

Pazarın en güzel biberi nenenin önünde, fiyatı da 20 lira. Belli ki garibimin fiyatlardan haberi yok.

Poşetimi doldururken, “Nene, senin pazardan haberin yok galiba. Bunu çok ucuza satıyorsun” dedim. “Benim fiyet miyet bildiim mi var a guzum, ağşamdan onu da toruna yazdırdım. Benim gız, yirmiye sat ana dediydi de” dedi mahcup sıkılgan. Kartonu çevirip arkasına 40 TL yazdım.

“Ahırın arkasında sığır samrası varıdı, onu yaydırdım da ora diktiydim ben bunu. Olagodu. İlaç milaç yok bunda. Nâpân yabana gitmesin gâri, satân da iki üç guruş ekmek parası oluvru dedim.” diye izah etti biberin serencamını güzelim Köyceğiz ağzıyla.

Tartacak terazisi yoktu. Komşu bir satıcıda doldurduğum poşeti tarttırdım. Çıkarıp eline iki yirmililk tutuşturdum. “Bu fazla” deyip yirmiliğin birini geri uzattı. Almadım, “40 oldu ya nene” dedim. “Emme ben sene 20 dedim gâri, kırk alısam haram olur a guzum” dedi. “Hayır, hayır sen al bunu, artık biberin 40 lira” dedim. Yirmiliğin birini aldı. Ötekini de alsa sanki eli yanacakmış gibi çekiniyor, almamakta direniyordu. Elimde kalan yirmiliği biberin üzerine bıraktım ve yürüdüm.

Arkamdan “Hakkını helal et guzum” diye sesleniyordu.

Merdan Tufan
MEB – Eski Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı

Yorumlar

Çok Okunan Notlar